LOGO
Hiciv

Ugh!

Güven KAVADARLI - 24 Mayıs 2011
Bufalo Görsel: Marion Rose'un "Master Bison" adlı tablosu. (Kaynak: wayfair.com)

Geçen gece rüyamda kendimi bir kızılderili köyünde gördüm. Başlangıçta bir çadırda oturuyordum. Sonra fark ettim ki yanımda biri daha var. Yüzüme baktı ve “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak” dedi. "Şef Seattle?" diye sordum hayretle. Ak sakallı dede yerine efsanevi kızılderili şefi mi rüyamda beni ziyarete gelmişti acaba? "Hayır!" diye çıkıştı: "Ben Büyük Reis Çevrecinin Daniskası".

O anda fark ettim ki büyük reisin bıyıkları var. "Ama sen de beyazsın" dedim. Ters ters baktı. Gerginliğe son vermek ve aradaki buzları eritmek için barış çubuğu içmeyi teklif ettim. Göz ucuyla çadırda asılı tabelayı işaret etti: "Burada barış çubuğu tüttürmenin cezası 75 TL".

Derken çadıra başka bir kızılderili daldı ve telaşla söze girdi: "Kuzeydoğudan gelen süt kadar beyaz adamların kurdukları büyük tüp çadırından yayılan yeşil dumanlar bütün köyü sardı Şef". Tadı kaçan büyük reis "Hep şu yer sarsıntısının suçu" diye mırıldanarak yerinden doğruldu ve dışarı yöneldi. Ben de peşine takıldım.

Çadırdan çıkar çıkmaz dehşet içinde yıkık bir nükleer santralle burun buruna geldim. Bu kadar enerjiyi ne yaptıklarını sordum. Ters ters baktı. Sert bir hareketle elini kaldırdı ve işaret parmağıyla arkamdaki bir noktayı işaret etti. Döndüm ve bir uzay gemisi gibi ışıldayan devasa cami manzarası karşısında nutkum tutuldu. "Müslümanlığı kabul ettikten sonra ilk iş bu camiyi inşa ettik" dedi büyük reis.

Yeni soruyu yöneltmekte gecikmedim: "Sizin köy burayı dolduracak kadar kalabalık mı ki?". Ters ters baktı. "Değil ama yakında üçe katlayacağız inşallah. Şu anda tüm kabile o işle meşgul" dedi.

"Peki bu değirmenin suyu nereden geliyor?" diye merak ettim. "Ağır metal satıyoruz. Kabilemizde doğan bebeklerin kakalarında ağır metaller bulunuyor. Allah'a şükür doğum sayısı sürekli arttığı için de stoklarımız hep dolu" diye anlattı.

"Köyün havası kötü ama suyu nasıl acaba?" diye geçirdim aklımdan. Gözüm hemen yakında akan nehire ilişti. Eğilip yüzümü yıkarsam belki bu kötü rüyadan uyanırım diye düşündüm. Tam elimi suya uzatırken bir kızılderili yanaşıp beni uyardı: "Dur beyaz adam, o suda sizin siyanür dediğiniz bir zehir var." İrkilerek geri çekildim..

"En azından bizonlardan dolayı beslenmeleri düzgün olmalı" diye kendimi teselli etmeye çalıştım. Etraftaki çayırlara göz gezdirdim ama hiçbir bizon göremedim. Hemen büyük reise nedenini sordum. Ters ters baktı. "Büyük tüp çadırı kurulduktan sonra bizonlar kendilerini topluca bir tepeden aşağı attılar" diye cevap verdi. Çareyi köye Angus getirtmekte bulmuşlar. Ama onların da bir kısmı hasta çıkmış. Şimdi düzelmelerini bekliyorlarmış.

Şahit olduğum bütün bu felaketleri unutmak için bir şey içmem gerektiğini hissettim. Gördüğüm ilk kızılderiliye nerede ateş suyu bulabileceğimi sordum. "Ateş suyu yok, vişne suyu var" dedi.

Hemen ekseninden kaymış bu kızılderili köyünden uzaklaşmam gerektiğine karar verdim. Tam o sırada büyük reis yanıma yaklaşarak "Elimde bozkurtların çiftleşmeleriyle ilgili bir dolu belgesel var. Beraber izlemek ister misin?" diye sordu. İlk defa ters ters bakmıyordu. Yine de gitmek için acele ediyordum. Kibarca reddedip pergelleri açtım.

Arkamdan seslendi: "Beyaz adam anlayacak!". Geriye dönüp köye baktığımda köyün üzerinde uçuşan akbaba sürüsünü gördüm. Artık kendimi tutamayarak "Sen önce beyaz olduğunu anla!" diye haykırdım. Çok sinirlenen büyük reis savaşçılarını üzerime gönderdi. Biri baltasını fırlatmıştı ki kan ter içinde uyandım.

Tam şükredecektim ki bir anda hangi ülkede yaşadığımızı ve başımızda kim olduğunu hatırladım.

Tepkiniz:
Paylaşın: